Gece Hayatı
Malta Hakkında Genel Bilgi

Malta Hakkında Genel Bilgi

Malta Hakkında Genel Bilgi. Ufacık bir avrupa ülkesi. ufacık demem, kıbrıs’ın yaklaşık 30’da biri olması itibariyledir.

öncelikle mevsim: antalya’nın yazlarını bilen insan için söylüyorum, yazları antalya’nın yazları gibidir. antalya’nın farkı belki yaz günü insanın suratına suratına esen sıcacık, insanı o güzelim canından bezdiren rüzgarları olabilir, malta’da ona pek rastlamadım. bu güzel bir şey. ama enlem anlamında düşünürsek buna şaşılmaması lazım. kışları, ayazsız, az biraz soğuk, ama kuzey avrupa’dan gelen insanlar için ilkbahar tadında geçer. en azından bu sene öyle geçiyor. şubat ayında filan, bir irlanda yazını yaşayan bir memleket malta. yine antalya’yla kıyaslarsak, kışları antalya’da ayaz görülebilirken malta’da gece olmadıkça ayaz pek görmedim. ayrıca yağmur da pek yağmıyor kışları. özür dilerim ama gene antalya’yla kıyaslayınca. antalya’yla kıyaslıyorum habire diye inşallah küfredip bilgisayar ekranınızı çekiçle kırmamışsınızdır.

dikkatlerden kaçtı mı bilmiyorum ama bir antalya diyorum mesela, bir malta diyorum. ve bunları birbirleriyle kıyaslıyorum. birisi şehir, birisi ülke. ilginç değil mi? çünkü neden? çünkü malta baya ufak bir ülke demiştim. antalya’nın yaklaşık 4’te biri boyutunda antalya’yla kıyaslayacak olursak. buna karşın, avrupa’nın nüfus açısından en yoğun ülkesi, kilometre kareye 1321 kişiyle. bu oranla dünya’da da yüz ölçümüne göre en kalabalık 8. ülke olmayı başarmışlardır. bir ülke bu kadar yoğun olunca bu trafik gibi sorunları beraberinde getiriyor sürpriz olmayarak. bir şehiriçi demiryolu toplu taşıma ağının olmayışı ve bisiklet veya motosiklet kullanımının yok denecek kadar az olması da durumu iyice kötüleştiriyor. toplu taşıma malta’da kötü, eskiden daha kötüymüş. eskiden (birkaç sene evvel), şimdi hediyelik eşyacılara gittiğinizde her tarafta gördüğünüz sarı eski otobüslerin otobüs boyutunda olanlarıyla sağlıyorlarmış toplu taşımayı. bunların sayısının yeterli olmadığını ve o sıcak günlerde klimasız sıkış tıkış otobüslerde seyahat ettiğinizi düşününce tabi hoş hislere kapılmıyorsunuz. aha otobüs şu: http://cdn3.vtourist.com/…bus_in_malta_mellieha.jpg bir de eskiden otobüs şoförlerinin, sanırım toplu taşıma sisteminin kötü kurulmasından dolayı yolcuları pek siklemeyen bir tavırda oldukları, keyfi olarak yolcu almadıkları veya centlerle olan para üstünü vermek istemedikleri, sıkışan yolcuları arkaya itmek suretiyle yer açmaya yeltendikleri filan burdaki insanlardan duyduğum bazı anılar. bunun üzerine, toplu taşıma sistemi değiştiriliyor ve ingiliz arriva şirketi malta’daki toplu taşıma olayını üstleniyor, eski sarı otobüsleri, ingiltere’de eskiye çıkarttıkları otobüsleriyle değiştirerek. bu senenin başından itibaren olmak üzere bu da değişiyor ve transport malta, devlet toplu taşıma şirketi, olaya el atıyor. otobüsler malta’da bir problem, çünkü hiçbirinin zaman mevhumu yok. uzun süre boyunca neye göre kalktıklarını, hangi zaman çizelgesine uyduklarını her seferinde durağın zaman çizelgesini kontrol ederek anlamaya çalıştıysam da bir sonuca varamayarak pes ettim. malta’da sadece durağa gider ve otobüsünüzün gelmesini umarsınız. eğer gittiğiniz yer ülkenin biraz ıssız yerleri ise, bu kez sinir stres yapabilirsiniz, çünkü saatte bir geçiyordur otobüs, siz o geçme anının saatin hangi noktasına denk geleceğini kestiremediğinizden endişeye kapılabiliyorsunuz. örneğin “dingli cliffs” yakınlarında bir otobüs duraklarında “ben normalde duraklara yazı yazmam ama artık sikimde değil. bu siktiğimin arrivası niye gelmiyor” tarzı isyan ifadelerine ve yerde hayatta kalamayanlara ait insan kafataslarına ve iskeletlere rastlamışlığım var. (şaka. yani kafataslarına ve iskeletlere rastlamadım. ama bu şakayı yaparak o anda yanımdaki iki güzel kızdan gülümseme koparmayı bilmiştim. çapkınlık 😉 ) ama ülkede şöyle bir döngü var: toplu taşıma bu kadar kötüyken, kimse toplu taşımaya eyvallah etmek istemiyor, o yüzden gidiyor kendi arabasını alıyor, herkes bu yolu tercih edince de trafik daha da sıkışıyor. trafik sıkışık olunca bu otobüslerin düzenini bozuyor, bu böyle sürüp gidiyor. şahsi araç sahibi olma konusunda ülke insanı resmen çılgın atıyor bu arada, nüfus 400.000, ülkedeki motorla taşıt sayısı 300.000. oha yuhovski dediğinizi duyar gibiyim. yani 4 kişiye 3 araba düşüyor. ki bunun bebesi var, çoluk çombalağı var. demek oluyor ki aşağı yukarı herkes araç sahibi. bizde üniversite öğrencisinin arabası oldu muydu “aha zengin piçi” diye bir düşünce alıverirdi bizi, burda ona kalkışsan herkes zengin piçi. sınav zamanları arabasının içinde oturup ders notlarını gözden geçiren insanlar, üniversite yakınında park yeri bulmak için arabalarıyla fellik fellik dolanan gençler. her bakımdan zarar bu ülke ekonomisine. “eşşek herifler!” demek istiyorum ben gene de üniversite öğrencilerine, çok mantıklı bir sebebim yok.

üniversite öğrencisi demişken, malta’da bir tanecik üniversite var. ama yetiyor mu, yetiyor tabiisi. maltalı liseliler üniversite okumak istediklerinde devlet bunlara para veriyor sen yeter ki oku diye. ha çok bi meblağ mıdır, sanmamakla beraber öyle olmadığını duymuştum ama sağolsun yine de, düşünmesi yeter. ama eu vatandaşı olun olmayın, eğer bu ülkede master yapmak isterseniz senelik 10.000-12.000 euro istiyorlar ki yok artık. o kadar parası olup da bunu university of malta’ya gömen adamı karşıma alıp konuşmak isterim. maltalı olup master yapmak istesen ücretsizdir belki, orasını bilmiyorum doğrusunu isterseniz sevgili ekşi sözlük okuyucuları dürüst olmak gerekiyorduysa eğer. benim görebildiğim kadarıyla, üniversite çevreyle ilgili konularda iyi olabilir, environmental conservation, environmental law falan gibi. ülke ekonomisi.

ülke ekonomisi demişken, ülkenin ekonomisi turizme dayanıyor genel anlamda. dil okulları yaygın. türklerin burda bulunma sebeplerinin başında dil okullarında okumak geliyor sanırım. şunu da yeri gelmişken söyleyeyim eğer dil okulu için malta’ya gitmek isteyen varsa: hep beraber dolaşmayın abi. eğer gerçekten amacınız dilinizi geliştirmekse burda bir kaç ay boyunca, ingilizce konuşmayacaksanız gelmenizi tavsiye etmem şahsen. cennet vatanımızda bir dil okuluna kayıt yaptırabilirsiniz pekala, aileniz para da çok afedersiniz dışkılıyor olsa, o parayla gidin avrupa turu, dünya turu neyin yapın. malta’da harcamayın derim takılma ihtiyacınızı. çünkü ülke ufak, hemen bitirirsiniz, sonra başka ülkeye geçeyim derseniz uçak şart olur. ha gemi gibi bi şeyle sicilya’ya gitmenin kolay olacağını düşünüyor olabilirsiniz ama bu doğru olmaz çünkü yaklaşık 75 euro (valla tek gidiş mi gidiş geliş mi dahil bu fiyata, hatırlayamadım), yani ucuz bir yol değil. ha ucuz yol yok mu, var: ryan air’den biraz öncesinden araştırıp 10-15 euro’ya milan bergamo’ya bilet bulabilirsiniz misal. ama yine de eğer gezecekseniz, amacınız gezip tozmaksa malta yerine başka ülkelerle kara bağlantısı olan, daha kısaca, ada olmayan bir ülkeye giderseniz, bence kafanız rahatlar. şöyle bir olay var buraya dil okulu için gelmiş türklerle konuşurken ortak bir nokta olarak karşılaştığım: gelirken niyet çoğunlukla pür oluyor, ingilizcemizi ilerletelim veya adamakıllı öğrenelim, malta’nın resmi dillerinden biri ingilizceymiş bak, oraya gidersek hep ingilizce konuşmak zorunda oluruz, bu sayede pratiğimiz artar gibi son derece makul sebeplerle buraya geliniyor ama burda tanışılan türkler bu ideali büyük ölçüde kırıyor, benim gördüğüm. dil okuluna gelen insanlarla tanışıyorsun tabi normal olarak başta, bu insanlar da ingilizcesi aşağı yukarı seninki kadar iyi olan insanlar, dolayısıyla sen 100 kelime biliyorsan o adam da aşağı yukarı senin bildiğin o 100 kelimeyle konuşuyor, dolayısıyla pek bir şey katmıyordur diye hayal ediyorum. hadi bu yine iyi durum senaryosu, genelde rast geldiğim dediğim şuydu asıl: adam kursta türkle tanışıyor, diğerleri yabancı olunca tabi diğerlerinden daha samimi olunuyor, sonra işte yeni bir ülkedeyiz beraber takılalım olayı başlayınca her yere beraber gitme, beraber gezip tozma, sonra başka türklerle tanışma ve nihayetinde 20 kişilik arkadaş grubu türklerin arasında kendini havuzda deve güreşi oynarken bulabiliyorsun bir anda. ona dikkat etmek lazım. tabi eğer amaç “dil öğrenelim”se. yoksa sırf gece hayatına gelen insanlar da var, yani aileye dil öğrenmeye gitmek istiyorum diyip gece kulüplerinde çılgın geceler hayali kuran türk arkadaşların da bir hayli fazla olduğunu düşünüyorum. onlara bu konudaki tavsiyelerim geçerli olmayacaktır tabiisi.

gece hayatı demişken, paceville. ilk geldiğinizde “hobaaaa süper ortam kankaa xd” triplerine girmeniz olası ama lütfen bunu uzun tutmayın. paceville denen yer sağlı sollu gece kulüplerinin olduğu bir sokak. (“paçevil” diye okunuyor.) orası son derece primitif bir yer, yani insanlar kendilerini tamamıyla hormonlarının kontrolüne bırakmış durumdalar. eğer seçici değilseniz ve az biraz cesaret sahibiyseniz kısa süre içinde bir karşı cinsle öpüşmeye, yiyişmeye başlamanız şaşırtıcı olmayacaktır bunu amaç bellediyseniz. ama insan olun pliz. hayvanlık etmeyin. türkiye’ye dönünce hatunu şöyle ettim, böyle ettim diye anlatmayın, insanın sinirini bozmayın.

paceville’le ilgili söyleyebileceğim başkaaaaa. he türkiye’den farklı olarak damsız girilmeme zırvası yok, kız/erkek oranı konusunda bir tarafta ağırlık olması endişesi olmadığından. kulüplerde genelde aynı müzik döndürüp döndürüp çalınıyor. native bar ispanyol, latin amerika dans müzikleri çalıyor farklı olarak, nordic iskandinavların takıldığı bir kulüp ama isveçli bir arkadaş oranın isveç’teki düşük eğitim seviyeli, çok afedersiniz kıro denebilecek insanlarının gittiği kulüplere benzediğini, o yüzden oraya gitmediğini söyledi ama ben şahsen isveç’in kırosuna tahammül edemeyecek kadar insani gelişimimi tamamlayamamış olsam gerek ki, bir rahatsızlık duymadım. sonra daha aşağılarda fuegos var, orda da benzer ispanyol müzikleri ağırlıkta çalınıyor. benim favorim orası diyebilirim, çünkü yorulunca oturacak yerler var eheh. alkol ucuz, efes satan bir market bulduk (daha doğrusu erasmus’unu türkiye’de yapmış ve türkiye’ye bayılan bir arkadaş arayıp bulmuş) ve efes burda türkiye’dekinden daha ucuz. alkolden ve bunu tüketen vatandaşlarından tiksinen bir hükümetimiz olduğu için şanslı değiliz.

paceville yakınlarında alternatif denebilecek bir juuls var ki benim favorim asıl orası ama sadece yazın açık oluyor. juuls bir raggae bar, son derece küçük bir yer. yaz geceleri juuls’un hemen yanında merdivenler var, çoğunlukla insanlar orda oturur, hatta cuma cumartesi merdivenlerde oturacak yer bulamazsınız. ama güzeldir, daha oturup karşılıklı muhabbet edebileceğiniz, paceville kitlesine kıyasla daha alternatif insanlar vardır. tanımadığınız bir gruba yanaşıp muhabbet başlatabilir, telefon alıp-verebilir, sonra bir zaman buluşmak için sözleşebilirsiniz, kimse de yadırgamaz. sıkılırsanız içeri girip ufak dans pistinde raggae havası oynayabilirsiniz rastalı zenci abilerin arasında. içerden zaman zaman yoğun bir ot kokusu yükselir, eğer canınız isterse herhangi bir zenciye yanaşıp sorabilirsiniz fiyat, muhtemelen ya kendisi satıyordur ya da satan birini tanıyordur. (20-25 euro diyolar ama 15’e kadar alınabiliyor.) insanlar burda daha barışçıldır. kavga falan ters tabi o müziğe de, felsefeye de. juuls’ta 4-6 euro’ya falan kokteyl alabilirsiniz, ben daha iyilerini başka yerlerde içtim ama bence hiç fena değil. alkol konusunda pek tad farkını da anlayamıyorum zaten kültürsüzlükten iyi ki.

Malta Hakkında Genel Bilgi
Malta Hakkında Genel Bilgi



paceville genelde cuma cumartesi geceleri yaz kış demeden hayvanlar gibi kalabalıktır. çok sayıda maltalı ergen de, özellikle kızlar, bi dünya makyaj, 50 santim topuk, mini etek ve göbeğini açıkta bırakan bir şeyler giyip, paceville üniforması da denebilir, düz bir çizgi üzerinde yürüyebilme maharetlerini sergileyerek gelirler, bunu ilerleyen saatlerde koruyamayacaklardır. (malta’da ergen olmak bence çok çileli bir iş, eğer kızsanız, günlük hayatta beliniz ince mi kalın mı demeden belinizi açıkta bırakan bir üstlük, dudağınızın kenarına bir piercing ve egzantrik bir saç modeli; erkekseniz mutlaka ama mutlaka saçlarınızın üst kısmı uzun, kenarları üçe vurdurulmuş şekilde gezmeniz gerekiyor. sık karşılaştığım bir durumu abartarak komik efekti yakalamaya çalıştım, artık sanırım twitter fenomeni olabilirim.) paceville’de dikkatli olmanız lazım, çünkü çok kavga çıkıyor. bunun için aslında bir şey yapmanıza da bazen gerek yok, mesela birilerinin yanından çoklu seferde geçmeniz kavga sebebi olabilir. benim türbanlı bacılarıma saldırdılar mesela bi keresinde. yok türbanlı değil de, iki kız arkadaş kulüpten çıkmaya çalışırken çıkışı bulamayıp birilerinin yanından bir kaç kez geçiyorlar ve o yanından bir kaç kez geçilen kişi bunu hakaret addediyor ve kızın kafasında bardak kırıp kızın elini kolunu kestiriyor. kimse de dönüp “oha napıyorsun” demiyor. bunu yapan da bir oğlan evladı. yani böyle şeyler oluyor, o yüzden eğer sizin de başınıza gelirse “neden böyle bir şey benim başıma geldi şimdi? buna gerçekten mantıklı bir cevap bulmakta zorlanıyorum” demeyin. (başka bir olay: yukarda bahsettiğim isveçli arkadaş, kendisi isveçli olduğundan hoşluk olsun diye maltalı bir gencoya “yakışıklısın” demişti. oğlanın yüzü değişti filan o an, kavga etmek istedi, ben araya girip uzaklaştırdım bizimkini. aradan yarım saat geçip de mekan değiştirmeye karar verdiğimizde, bu maltalı oğlanın bizimkini çıkışta onca süre sabırla beklediğini ve bu bekleyiş sırasında bir başka erkeğin kendisini yakışıklı bulmasını hala içine sindirememiş olmasını, isveçli oğlanın suratında patlayan yumruğundan anladık. ortalık yine kan revan ve kimse yine siklemedi etraftaki.) paceville’in ilkel bir yer olduğunu söylemiştim, böyle şeyler oluyor. siz yine de tedbir olarak, fazla cevval, askılı tişört giymiş ve vücut yapmış erkeklerden ve onların ayaküstü seviştiği kızlardan uzak durarak sorumlu bir vatandaş olabilirsiniz.

size her yeni paragrafta hala paceville’den bahsederek malta’da eğlenmek için dışarı çıkmış insanın akibeti simülasyonunu çalıştırmak istemem, zira ne zaman dışarı çıkmak isteseniz gecenin sonu paceville cehenneminde bitiyor burda, gelirseniz kendiniz tecrübe edersiniz.

paceville’den gece veya sabaha doğru dönerken acıkırsanız istanbul kebap’tan döner möner yiyebilirsiniz, adamlar kapatmıyor sabaha kadar yazın. ya da ufak dükkanlardan pizza dilimi veya pastizzi yemek de açlığınızı yatıştıracaktır. pastizzi dediğim şey, minik bebek eli kadar bir malta unlu mamulü. boyutunun bebek eli kadar olması, besin değeri bazında aynı şirinlikte olduğu anlamına gelmiyor, bir tanesi yaklaşık 400 kalori filan. ama lezzetli ibnetorlar. peynirli veya fasülyeli olarak iki çeşidi var ve 30 cent. para azaldığında “kendini pastizziye vurmak” gibi sağlıksız bir deyim var. sadece ben kullanıyorum.

paceville’den dönerken, gece otobüslerine mahkum değilsiniz, çıkışında kırmızı minibüsler var, eviniz çok uzakta değilse sizi 2-3 euro’ya evinize bırakacaktır.

Sanırım paceville ile ilgili söyleyeceklerimi bitirdim.

malta biraz ilginç bir yer, çünkü malta’nın da bir arada kalmışlık durumu olduğu söylenebilir türkiye gibi. malta avrupa birliği’ne üye bir (batı) avrupa ülkesi. “batı” kısmını maltalılar kullanmayı seviyor gördüğüm kadarıyla. bunun yanısıra dilleri %70 oranında arapçadan türetilme bir dil, geri kalan kısmı italyanca ve ingilizce. yani arapça konuşan bir avrupa ülkesi gibi. öyle ki maltalılar kuzey afrika arapçasını çoğu kez anlayabildiklerini söylüyorlar. malta’ya baktığınızda mimarı olarak da bir avrupa ülkesi izlenimi vermiyor, belki başkent valletta dışında. bütün ülke safran sarısı, bina yapmak için kullanılan eldeki toprağın karakterinden dolayı. keza maltalılara baktığınızda da avrupalı’dan çok ortadoğululara benziyorlar. ama diğer yandan kendilerini avrupalı olarak görüyorlar. yıllar süren ingiliz etkisiyle arabalarını -bize göre- tersten kullanıyorlar. coğrafi olarak zaten avrupa ile afrika arasında bir yerdeler. ülke kuzey güney yönünde uzunlamasına olsa “kıtalar arasında bir köprü vasifesi göre ülkemiz” gururlu ifadesini malta’yla paylaşmak zorunda kalacakmışız. kendilerini avrupalı olarak gördüklerini yineleyerek, ilginç bir tespit: gittiğim bir bilimsel seminerde sunum yapan phd öğrencisi maltalı bir genç, malta’nın yıllar evvelsinden afrika’dan kopmuş olma ihtimali üzerine konuşmayı tercih etmeyip konuyu geçiştirmişti. bunun üzerine daha sonra maltalıların genel anlamda afrika’dan kopan bir ada olduklarını kabul etmeye pek hevesli olmadıklarını öğrendim, zira kuzey afrika’dan kopması, malta yerlilerinin aslında araplarla ortak bir soya sahip olduklarını kabul etmeleri anlamına geliyordu ve bu da onların hiç hoşuna gitmiyordu. yani araplara benzetilmek istememek konusunda da ortak bir noktamız olduğu söylenebilir. gerçi bu ortak noktayı paylaşmadığımız bir millet var mı dünya’da merak ediyorum eheh, arap arkadaşlar alınmasın. o yüzden bir maltalıyı sinir etmenin iyi bir yolu, siz aslında arapsınız di mi diye konuya girmek, böyle bir şey arzularsanız.

malta’da yabancı düşmanlığının fazla olduğunun söylendiğini işitmişsem de bununla ilgili çok da fazla bir olay tecrübe etmedim açıkçası. maltalılar yabancılarla çok fazla takılmıyorlar, genelde ülkedeki yabancılar kendi aralarında daha samimi olurken maltalılar sanki yabancı ortamında bulunmaktan pek hoşlanmıyor gibiler şeklinde bir izlenime sahibim fakat. ülkede çok sayıda göçmen afrikalı var, bunlar genelde yol kenarlarında bekliyorlar. buna anlam veremeyip sormuştum bir maltalıya, öğrendim ki adamlar iş bekliyorlarmış gelip geçen arabalardan. yani mesela bir inşaat işin var, veya fiziksel güce dayalı bir iş yaptıracaksın, arabanla geliyorsun, şööyle bir bakıp gözüne kestirdiklerini toplayıp arabaya atıp götürüyorsun. kölelik hala yaşıyor yani. bir de bu afrikalı insanların şanslı kesimden olduklarını hesaba katmak gerekiyor, çünkü malta’ya ulaşamadan gemileri batıp boğulanları da çok fazla. adaya ulaşabilenler de göçmen kamplarında kölelikle hayatta kalmaya çalışıyorlar. buna rağmen suç oranı çok az, güvenli bir ülke malta. yani, muhtemelen, gecenin 4’ünde 5’inde sarhoş, yalnız ve kız dahi olsanız, evinize yürüyerek dönebilirsiniz başınıza bir iş gelmeden. insanlarının gasp, tecavüz korkusu olmadan yaşayabilmeleri güzel.

****************************************************************

Malta Hakkında Genel Bilgi tavsiyelerini sitemize gönderen Berk isimli müdavimimize Teşekkürü bir borç biliriz. Sizde makale göndermek isterseniz lütfen gecehayati.biz@gmail.com adresine mail atınız.

Yorum

  • Ya admin hocam yazılarda seçiçilik iyidir ama … benim de çok merak ettiğim maltanın 1400 lü yıllardan itibaren tarihini ben ne yapayım.müzemi gezicez bu saatten sonra…sitenin ruhuna aykırı yazıları lütfen süz…

  • Sayın Yusuf hocam, eleştirinize kısmen katılıyorum. Sitenin ruhuna aykırı kısımlar olduğunu kabul ediyorum ama yazıda malta gece hayatına güzel değinilmiş. Şimdi yazının sadece o kısımlarını yayınlayıp geri kalanı yayınlamasaydım yazara haksızlık olarak düşünecektim. Hepsini yayınlama kararı aldım.
    Bilginize…

  • merhaba, malta’da gece hayatı gerçekten inanılmaz ve mutlaka görülmeli ama arkadaş bu kadar mı olur istanbul’a dönerken havalimanında bizim ayılar bağıra bağıra başladı anlatmaya 100 euroluk şu hatunu götürdüm 50 euro ederdi etmezdi ve daha neler.. yapmayın etmeyin rezil olmayın görgüsüzlük kötü şey!

  • insanlar zahmet etmiş, zaman ayırmış yazmış, kötü bir şey değil ki, yazdıkları. Arkadaşımıza teşekkür ediyorum. Ben zevkle okudum. Malta bizim tarihimiz açısından önemli bir yerdir sonra. Turgut Reis Malta kuşatmasında şehit olmuştur örneğin. Allah (cc) gani gani rahmet etsin tüm şehitlerimize. Bunlardan neden rahatsuz olunur anlamak mümkün değil. Kültürlü olmak, kültürü sevmenin nesi kötü. Gece hayatı için gidip bu tip ziyaretleri yapan yok mu hiç yani? Beğenmeyen bu kısımları atlar geçer. Şikayet etmek gereksiz.

  • Kemalkarakol sanırım ozan burada yazanlar için değil havaalanında yaşadıklarından şikayetci…

  • Malta da yaklaşık 1 yıldır yaşıyorum ve arkadaşın yazısını yeni okudum, mükemmel tespit ve analiz yapmış söylediklerinin hepsi birebir doğru bravo:)

Kategoriler